Aslında Portekiz'deki Algarve bölgesini görmek istemişdik. Portekiz değilse, İsveç demişdik, ama nihayetinde Normandiya seyahatti oldu.
Normandiya gezisi için hazırlıklar
Paris tatilimden edindiğim deneyimle, cep telefonuna tercüme uygulaması yükledik. Özellikle tatil boyunca konaklama konularında bizim işimize çok yaradı. Fransızların kendi dillerinden ayrı başka dil konuşmadıklarının önyargısı gerçek, hatta ingilizce dahi bilen çok zor bulunuyor.
Zaman yetersizliği nedeniyle, internetten olası turistik yerlerin bir listesini apar topar derleyebildim, ancak esaslı bir seyahat planı değildi bu. Kesin olan tek şey vardı, o da Normandiya tatilimizin Fécamp yakınlarında başlamasıydı. Bu nedenle Airbnb üzerinden Fécamp yakınlarında Ganzeville'de 2 günlük bir yer kiraladık. Diğer tatil günlerin konaklamaları da seyahat programımıza bağlı olarak kararlaştırmak istedik. Normandıyaya gitmek istiyenler için belki bizim seyahatimiz güzel bir temel oluşturabilir diye yolculuğumuzu gün ve gün durak ve durak not ettim.
Görüşmek üzere gezginci dostlar
Gezi rotamız
Her zamanki gibi mislisinle fazla bagajım vardı. Fazlasıyla ıvır zıvır, fazlasıyla kıyafet - aslında azaltmam gereken gereksiz yük. Yapılacaklar listemin bir maddesi daha. Böylece bir kez daha arabamız tıka basa dolu olarak Köln'den yola çıkıp öğleden sonranın geç saatlerinde kalıcağımız yere vardık.
Normandiya ve yağmur
"Yağmur da neyin nesi?" diye düşündük. Çünkü kartpostal ararken "Normandiya üzerinden uçarken görüceğiniz budur" sloganlı kartpostala rast geldik - yukardan görünen renkli şemsiyeler vardı. Birçok turistik mağazalarda bebeklerden yetişkinlere kadar yağmurluk çeşitleri bu sebeptenmiş.
Normandiya yağmuruyla tanınırmış meğer. Biz ama şanslı olarak Mart 2022'de güneşli bir Normandiya yaşadık. Daha fazlası, sanki Manş Denizin değilde Akdeniz sahilindeki bir bölge gibi geldi bize. Biz şanslıydık, siz ama önlem olarak yanınıza yağmurluk almayı unutmayın.
Kaymaktaşı Sahili (Cote d’Albatre)
Kaymaktaşı sahili yaklaşık 130 km uzunluğundadır ve Ault'dan neredeyse Le Havre'a kadar uzanır. Le Tréport'taki en yüksek noktası 110 m yüksekliğindedir. Koyu renkli çizgileriyle bu falez sahili bizi büyüledi ve meraklandırdı - kireç ve çakmak taşı. Bu tarz bir deniz kenarın oluşumunun nedeni tam olarak neydi acaba?
Kaymaktaşı Sahilin köylerinin çoğu, Fransızca'da Valleuse olarak adlandırılan vadi kesimlerinde yer almaktadır. Bunlar buzul çağın kalıntılarıdır. Bu sahil kasabalarındaki evlerin duvarları küp şeklinde kesilmiş söz konusu olan çakmaktaşlarından ve tuğladan örülmüş. Sanki bu kıyı bölgesi için tipik bir inşaat yöntemi, çünkü iç kesimlerdeki Normandiya köylerin ev duvarları kaba taş ve granitten.
Bu irili ufaklı çakıltaşlı deniz sahili yürümeyi ne kadar zorlasada, çünkü insan yürürken çöküyor, kayabiliyor, burkma ihtimali yaşıyor, genede bu deniz sahili falezlerden ayrı bizi büyüledi. Ne zaman bir dalga kırılıp geri çekilse, tarif edilmesi zor olan ama hayranlık uyandıran donuk bir gümbürtü kopuyor - tek kelimeyle etkileyici.
Girintileri ve delikleriyle, eli okşayan pürüzsüzlükleri, beyazdan griye ve siyaha uzanan renkleriyle bu son derece ilgi çeken taşlar bir kaç tanesini hatıra olarak eve götürmeye teşvik ediyor - ne yazık ki bu yasak.
Gün 1
Ganzville'de konaklama
Au pietaterre adında Anais Et Renaud'un temiz, güzel döşenmiş pansiyon evini çok sevdik. Denize biraz uzak olmasına rağmen, Fécamp sahiline arabayla birkaç dakika içinde kolayca ulaşılabilir - uzaklık 5 km kadar. Bizim için çok merkezi olduğu için orada kalış süremizi birkaç gün daha uzattık ve pişman olmadık.
Koordinat: | 49.730744, 0.408584 |
Rotamız: | Köln – Ganzeville: 570 km: 6 saat |
Seyahat önerimiz: | Tamamen tavsiye etmeye değer. |
Fécamp
İlk günümüzde, yolculuktan yorgun olmamıza rağmen, meşhur Kaymaktaşı Sahili'ni (Cote d'Albatre) kısıklı da olsa görmek istedik. Bu nedenle arabamızla 10 dakika uzaklıktaki Fécamp'a gittik.
Geçmişi 7. yüzyıla kadar uzanan Fécamp, yürüyerek keşfedilmeye değer. Ve sadece dışarıdan olsa da, heybetli görünen bu Palais Bénédictine binasını görmeden geçmeyin. Bina kompleksi çok eski görünüyor olsa da, ancak 19. yüzyılın sonunda inşa edilmiş - neo-Gotik ve neo-Rönesans tarzlarının bir karışımı olarak.
Kısa yürüyüşümüz sırasında üşümeye başladığımızda akşam olmak üzeriydi. Bundan dolayı kordon boyu bulunan kafeteryalardan birine dışarda oturduk ve harika bir sıcak kakao (çikolatalı süt) sipariş ettik. Daha iyi bir zamanlama yapamazdık. Tam güneş batmak üzeriydi ve böylece kakaomuz (9.40 € fiyatı aldırmadık) gün batımı manzaralı ilk sıradaki sundowner'ımız (alacakaranlık içeceği) oldu.
Koordinat: | 49.762181, 0.364069 |
Rotamız: | Ganzeville – Fécamp: 5 km: 10 dakika |
Seyahat önerimiz: | Evet! Vaktiniz varsa Fécamp'ta gün batımının keyfini çıkarın. |
Gün 2
Veules-les-Roses
Veules-les-Roses gezimiz Veules pınarın yakınındaki otoparkta (78 VC Charles de Gaulle adres yakınında) başladı. Veules, 1.149 metrelik uzunluğuyla Fransa'daki en kısa nehirdir. Veules-les-Roses, Pays de Caux bölgesinin en eski köylerden biridir, bazı kaynaklara göre kökeni üçüncü yüzyılın sonlarına kadar uzanmaktadır.
Şanslıydık o gün, çünkü otoparkın birkaç adım ötesinde bir tere tezgahı açılmıştı. Pitoresk bir köy tablosunun önünde Veuels'ün kaynak suların biriktiği sığ havuzlarda tereler gözlerimizin önünde biçilip, demetlenip satılıyordu. Dayanamadım ve çok az para karşılığı kocaman bir demet taze tere satın aldım.
Böylece Veules-les-Roses'in su teresi ile nam saldığı ve hatta Nisan ayında tere festivali düzenlendiğini öğrendik. "Pesto de cresson" (tere sosu) ya da "Beurre au cresson" (tere yağı) da güzel bir hatıra olabilir. Çok yaşa tere!
Chemin des Cressonniéres üzeri yaptığımız yürüyüş bizi Veules boyunca uzanan güzel yarı ahşap evlerin yanından geçirdi. Denize doğru ilerledikçe evlerin cepheleri değişti ve bazen Belle Epoque döneminden kalma güzel evlerde gördük.
Kendine has bir cazibesi olan bu yeri mutlaka görmelisiniz. Fransa'nın en güzel köylerinden biri olması boşuna değil.
Şehir turumuzun sonu falez tepesindeki "Le canon de Veules-les-Roses" anıtına çıkışımız oldu. İkinci Dünya Savaşı zamanlarından bir başka üzücü hikaye.
Bu duraktan sonra tepede kasabanın, körfezin, kaymaktaşı sahilin güzel manzarasının tadını çıkararak bir süre orada dinlendik. Martılara o kadar yakındık ki, keşke kanatlarımız olsaydı.
Koordinat: | 49.868342, 0.798145 |
Rotamız: | Ganzeville – Veules-les-Roses: 43 km: 40 dakika |
Seyahat önerimiz: | Mutlaka görmelisiniz! |
Falaises de Dieppe
Falaises de Dieppe'deki seyir noktasını bulamadık. Daha doğrusu, tüm çabalarımıza rağmen erişemedik. Belki de koordinatları yanlış not ettim. Eğer bilginiz varsa tavsiyenizi duymaktan memnun oluruz. Dieppe'den yakaladıklarımız, yani az da olsa gördüklerimiz bize pek cazip gelmedi.
Koordinat: | 49.923407, 1.055678 |
Rotamız: | Veules-les-Roses – Dieppe: 25 km: 25 dakika |
Seyahat önerimiz: | Belki sizden bir ipucu alabiliriz? |
Belvédère de Hautot-sur-Mer
Saint-Valery-en-Caux'e yolculuğumz bizi Route des falaises boyunca Hautot-sur-Mer yakınları üzeri götürdü. "Belvédère de Hautot-sur-Mer" otoparkı tam bir viraj üzeri. Buradan bölgenin kaymaktaşı sahilinin gözün alabildiği kadarıyla manzarasını seyredebilirsiniz.
Claude Monet'yi sevenler için bu manzara noktası özel bir yerdir. Claude Monet'nin Chemin dans le blés à Pourville adlı yağlı boya tablosunda yakaladığı doğa manzarasının görünümünü sunuyor burası. Normandiya'da biz birçok yerde tabi manzaraların sanki bir tablodan çıkmış hissine kapılacağız.
Bize hitap etmeyen Hautot-sur-Mer kasabasından durmadan geçtik.
Koordinat: | 49.919403, 1.040478 |
Rotamız: | Dieppe – Belvédère de Hautot-sur-Mer: 2 km: 5 dakika |
Seyahat önerimiz: | Yol üzerinde mola. |
Saint-Valery-en-Caux
Göz alabildiğine uzanan, kireç ve çakmak taşından oluşan falezler,
- tepeleri çayırların yeşiliyle geçilmiş,
- eteklerinde ise taşların yuvarlanma sesiyle birlikte kopan gümbürtü,
- çakıl taşlarını yuvarlıyan, zımparalıyan ritmik dalgalar,
- denizin gökyüzü ve yeryüzüyle birleşen renkleri,
- taşların tozundan ve denizin tuzundan kabuk bağlıyan dudaklar.
Kolayca tarif edilemez. Kaymaktaşı sahilinin boyutu başka hiçbir yerde bu kadar göze çarpmıyordu. Tabiat manzarası görmeye değer. Ama bu küçük Saint-Valery-en-Caux kasabası bize sıradan bir kasaba gibi geldi, belki yaz sezonunda farklı etkiliyebilirdi.
Koordinat: | 49.869673, 0.717322 |
Rotamız: | Belvédère de Hautot-sur-Mer – Saint-Valery-en-Caux: 31 km: 30 dakika |
Seyahat önerimiz: | Yaşamak, hissetmek lazım. |
Gün 3
Étretat
Meşhur Normandiya kaymaktaşı sahilin asıl simgesi. Sezon öncesi bile olmadığı halde, bizim gibi bu manzarayı yaşamak isteyen ve Falaise et plage d'Étretat'ta Porte d'Aval'a çıkan merdivenleri çıkmaktan çekinmeyen meraklılar çoktu.
Toplu iğne başı büyüklüğünde, siyah parlıyan böcek sürüleri olmasaydı, bizim keyifimize denilcek yoktu. Misket limon yeşili bir üst giymiş olan kadının sadece kıyafeti bu böceklerle kaplı değildi, daha faylası beyaz saçları da bu böcekler tarafından karartılmıştı, dehşet vericiydi. Onunla kendimizi kıyaslandığımizda, bizim kıyafetlerimiz ve saçlarımızda bu zararsız misafirlerden sadece birkaç tane vardı.
Ne tür böceklerdi bunlar? Sadece bu mevsimde mi bu denli ortaya çıkıyorlardı? Bu sorularımıza açıklık getiremedik.
Étretat sahilinden başlayıp falezlerin tepesinde uçurumlar boyunca uzanan bir yürüyüş parkuru bulunmaktadır. Muazzam doğanın yanı sıra, Atlantik Duvarı'nın yer yer görülebilen bölümleri yürüyüş yolu boyunca ayak altında. Bombardıman sonucu delinmiş kayalar, kayalara oyulmuş askeri sığınaklar gözükmekte.
Gerçi en azından "Phare d'Antifer" deniz fenerine kadar yürümek istedik ama sonunda bu böcekleri tekrar tekrar kovalamaktan bıktık. Bu yüzden 2 km sonra geri döndük.
Buraya gelmeden önce Normandiya kaymaktaşı sahilin kayalıkları genellikle grimsiydi veya kahverengiye kaçıyordu. Ancak kaymaktaşı (sumermeri) denildiğinde bende renk olarak kremsi beyaz çağrıştırıyordu. Fakat Étretat'taki kayalıklar güneşte çok parlak bir şekilde pırıl pırıl parlıyordu, neredeyse göz alıcı bir tarzda - mutlaka görülmesi gereken bir yer.
Koordinat: | 49.707509, 0.201266 |
Rotamız: | Ganzeville – Êtrerat: 20 km: 25 dakika |
Seyahat önerimiz: | Kaçınılmaz, görmeniz lazım! |
Gün 4
Allouville-Bellefosse
Chêne d’Allouville
Almanyada bir ata sözü vardır "Ağaçlardan ormanı göremezsin" ve bizimki de tam olarak bunun misali oldu. Çünkü bu garip meşe ağacını ararken onu görmeden yanından geçip gittik. Ama sonunda büyük kilisenin hemen yanında bu küçük meşe kilisesini bulduk. Bizim seyahat hatıralarımızı zenginleştiren ve hem tarihiyle hem de görünüşüyle üzerimizde çok tuhaf bir etki bırakan meşe ağacı. 1200 senelik bir meşe ve içindeki boşluk iki katlı bir yaşam ortamı.
1696 tarihli kayıtlara göre, Abbé Jacques Delalande ağacı Aziz Meryem'e adamış. 17. yüzyılın sonunda bu eski ağacın gövdesinin içinde oluşan boşlukta önce bir çan kulesi yer almış. Yıllar geçtikçe meşe yarılmaya başlayınca içinde küçük bir kiliseye yer açmış. Ve bir noktada keşişlerin ermitaj olarak kullanıldığı üst kat muhtemelen dahil edilmiş. konutu da ona katıldı.
Bu meşe tahta kurdu dolu, kiremitleri ahşap ve gövdesi şerit ve payanda desteği ile bir arada tutuluyor ve buna rağmen bu yaşlı ağaçta hala hayat var. Benim için yaşamın bir sembolü.
Bu meşe gayet tabii olarak tarihi eserler koruması altına alınmış.
Koordinat: | 49.596408, 0.676590 |
Rotamız: | Ganzeville – Allouville-Bellefosse: 27 km: 25 dakika |
Seyahat önerimiz: | Yolunuz bu civara düşerse bu ağacı mutlaka ziyaret etmelisiniz. |
Les Gourmandises du Chêne
Ne yapayım, eklere bayılırım. Ekler satın alabilcek yer varsa, bende oradayım. Şimdiye kadar hiçbir şey İstanbul'daki Ekler'lerin yanına yaklaşamadı, Paris bile. Ama şimdi favorim değişti: Şimdiye kadar yediğim en lezzetli eklerleri burada bulabilirsiniz.
Adres: | 28 Rue Dr Patenotre, 76190 Allouville-Bellefosse, Fransa |
Seyahat önerimiz: | Bu turdaki en lezzetli ekler ve tarte au citron'a satan yer. |
Jumièges Manastırı (Abbaye de Jumièges)
Jumièges Manastırı Norman manastırlarının en eskisi ve en büyüğüydü. Manastır 654 yılında inşaat edilmiş ve 1802 yılında harabeye dönüşmüş. Bu dönemde 841 civarında Vikingler tarafından yağmalanmış ve yakılmış. 1067 yılında yeniden inşa edilmiş, ancak 1562 yılında tekrar yağmalanmış ve tahrip edilmiştir. Fransız Devrimi'nden sonra, hıristiyanlıktan arındırma sürecinde, manastır ulusal mülk olarak satılmış. Yeni sahibi 16. yüzyıldan kalma kilisenin belirli bir bölümünü yıktırmıştır. 1802 yılında yine yeni bir sahibi tarafından bu sefer diğer bölümün yıkılmasıyla kilise harabeye dönüşmüş ve yeni binalara taş ocağı olarak kullanılmış.
Oraya giderken büyük beklentilerim yoktu, hatta "Jumièges altarafı bir harabe ve turistik yer" ve giriş ücreti vermeye değip değmeyeceğini düşünmekten kendimi tutamamıştım. Ama o günün ışığı, gökyüzü ve kalıntılar bizi büyüledi. Sanırım çok şanslıydık, çünkü her yerde yalnız kaldığımız anlar oldu.
Bir duvarın üzerine oturup bu ışığın tesirinde mavi gökyüzüne yükselen beyaz kalıntılara bakıp, güvercinlerin, kuzgunların ve martıların yükseklerde kendilerine nasıl yer bulduklarını seyretmek saf bir meditasyondu. Sezonda bu muhtemelen sadece sabahın erken saatlerinde mümkün olacaktır.
Ne deyim, biz burda turist olmaktan mutluyduk.
Koordinat: | 49.432180, 0.818370 |
Rotamız: | Allouville-Bellefosse – Jumièges: 26 km: 25 dakika |
Seyahat önerimiz: | Mutlaka görmelisiniz! |
Château Gaillard (Aslan Yürekli Richard'ın Şatosu), Les Andelys
Kalenin "Parking Chateau Gaillard" otoparkından şato ve ara sıra görünen beyaz tebeşir kayalıkları ile Seine döngüsünün manzarası çok güzeldi. 12. yüzyılın sonunda inşa edilen şato kalıntılarının etrafını dolaşmak belki 10 dakika alır, hepsi bu kadar. Ama kalelere ilgi duyanlar için Château Gaillard'ı ziyaret anlamlıdır. Ziyaretinizi planlarken, buradaki müzenin belirli çalışma saatleri ve izin günlerinde kapalı olduğunu göz ardı etmeyin.
Bizim için 100 km yol kat etmeye değmedi. Ama park yerinde piknik battaniyemizi serdik ve afiyetle Allouville-Bellefosse'den aldığımız Éclair'lerimizi, tarte au citron'ları tadını çıkartarak afiyetle yedik
Koordinat: | 49.239066, 1.406399 |
Rotamız: | Jumièges – Les Andelys: 100 km: 1:15 saat |
Seyahat önerimiz: | Eğer kale ve benzer şeyler ilginizi çekiyorsa, evet, aksi takdirde şart değil. |
Port de Fécamp
Fécamp yatlar için ayrı, ticari gemiler için ayrı ve balıkçı gemileri için ayrı liman işletmekte. Bu limanların her bir girişi iki tarafında deniz feneri bulunan bir kanal üzeridir. O deniz fenerlerin eski olanı 1901 yılında söndürülmüştür.
Ahşap iskeleleri görünce limanın genişletildiğini düşündüm. Tahtadan direkler ve kalaslar sanki birçok gelgit görmüş gibi eski görünüyorlardı. Tam bunları düşünürken bunun inşaat olmadığını fark ettim.
Hayır, bu inşaat iskelesi değildi. Gelgit sadece iskelelerin iskeletini ortaya çıkarmıştı. Gerçekten ilginç bir liman. Gemiler çok eskiden beri ahşaptan yapılırdı, o zaman neden iskeleler ahşaptan olmasın ki? Fransa'nın başka bir yerinde böyle bir liman tesisi var mı acaba?
Eski deniz fenerinin yanındaki rıhtım duvarına oturduğumuzda sadece ayaklarımızı değil, ruhumuzu da saldık. Soğuğa rağmen, güneş güne veda ederken sessizce gelen huzurun tadını çıkarmak için bir an durduk.
Koordinat: | 49.761508, 0.365191 |
Rotamız: | Les Andelys – Fècamp: 135 km: 1:35 saat |
Seyahat önerimiz: | İlla görmeniz lazım. |
Gün 5
Le-Havre
Biz sadece Le-Havre'den geçtik. Rotamız bizi iki ayrı etkiliyen köprü üzeri götürdü. Biri Le Havre kanalı'ndan geçen Pont sur le Grand Canal du Havre, diğeri ise Seine nehri'nden geçen Pont de Normandie. Ne yazık ki bu köprülerin düzgün fotoğraflarını çekmeyi başaramadım. Bu nedenle sadece Seine halicinin bir fotoğrafı burda var.
Koordinat: | 49.436304, 0.273519 |
Rotamız: | Ganzeville – Le-Havre: 48 km: 45 dakika |
Seyahat önerimiz: | En azından o köprülerin üzerinden geçin. |
Honfleur
İlk izlenim kalabalık, çok fazla ev, insan, araba dolu. Düşüncem "görmemiz gerekmez" oldu ama kızım mola vermeye ikna etti. Önce Honfleur limanı'nda La Maison Bleue adlı bir kafeteryada Café au lait ısmarladık. Kahvemizi içerken etrafımızdaki kalabalığın gelgitini keyifle izledik: gruplar halinde oturan veya ayakta duran konuşan insanlar, rıhtım duvarında, kafeteryalarda. Teknelerin ve evlerin liman havzasının sularındaki yansıması - neredeyse Empresyonistlerin yağlıboya tablolarından çıkıp gelen canlanan manzara.
Alışılmışın dışındaki sokakları keşfetmelisiniz. Bu tablonun içindeki şehirin nasıl kanlı canlı olduğunu görebilirsiniz o zaman: La rue de lan Bavole, Lavoir rue de la Foulerie, Rue de la Foulerie … Bir evin giriş kapısından diğer evin giriş kapısına ulaşabilmek tuhaftı - sadece bir sokak ama arka arkaya iki sıra ev. Buranın özelliği mi? Provence ve Normandiya'da böyle bir yapılanma fark etmedim.
15. yüzyılda inşa edilmiş, koruma altındaki Église Sainte Catherine kesinlikle görülmeye değer. İki bölümlü garip bir kilise. Fırtına sırasında kuleler şimşek çektiği için, çan kulesini kiliseden ayırarak caddenin karşı tarafına kurmuşlar. Sonuç olarak ahşap kilise yıldırımın neden olduğu yangından korunabilmiş. Aynı zamanda Fransa'nın en büyük ahşap kilisesidir. Gemi marangozları tarafından yapılmış ve belki bu nedenle bir gemiye benzemektedir?
Koordinat: | 49.420921, 0.233213 |
Rotamız: | Le-Havre – Honfleur: 10 km: 15 dakika |
Seyahat önerimiz: | Evet, illa! |
Trouville-sur-Mer
Bretanya'ya doğru ilerledikçe Normandiya yavaş yavaş veda ediyor. Evlerin mimarisi değişiyor. Trouville-sur-Mer'de kendimi Normandiya'dan çok Hollanda'da hissettim. Örneğin Almanyadan Hollanda sınırına doğru giderken evler giderek daha fazla hollanda evlerine benzemez mi? Ve dönüş yolunda, gitgide hollanda evlerinin alman evlerine daha çok benzediğini?
Zaman yetersizliğinden kısa bir duraklama mümkün oldu, ancak bu bölgeyi tekrar ziyaret edersem, kesinlikle Trouville-sur-Mer'i keşfedeceğim.
Koordinat: | 49.361586, 0.084403 |
Rotamız: | Honfleur – Trouville-sur-Mer: 15 km: 20 dakika |
Seyahat önerimiz: | Zamanımız olsaydı, bu şehri keşfedebilirdik. |
Deauville
Deauville şimdiki haline gelmeden önce bir bataklıkmış. 1812 civarında banyo yapmak moda olunca, 1860'de Deauville sahil beldesi kuruldu - aristokrasi ve burjuvazi için sayfiyelik bir yer.
Deauville hala monden, uluslararası üne sahip bir sayfiyelik yer - bunu villalarda, lüks otellerde görebilirsiniz. Kumarhanesi, yıllık at yarışları, "Festival du Film Américain" ve Josephine Baker gibi, Coco Chanel, Eugène Boudin ve daha birçok ünlü isimler birer birer sayışta eksik olmamalıdır. Büyük servetin yıldızların ve yıldız adayların yanı sıra diğer sanatçılarında buluştuğu bir yerdi.
Deauville'deki hedefimiz, 656 m uzunluğunda "Les Planches" adındaki meşhur sahil şeridiydi. "Kalaslar" muhtemelen elit müşteri kitlesi nedeniyle orada inşa edilmiş. Ne de olsa kumda tıpış tıpış yürürken güzel bir görünüm sağlamak kolay değil. Şaka bir yana, tahta zemin bu plaja kendine has bir hava katmakta.
Amacım meşhur plaj kabinlerini yakından görmekti. Neticede çektiğim fotoğraflar güzeldi, ama daha fazlası değil. Ama deniz kenarı daha güzeldi - göz alabildiğine uzanan, kumunda çok güzel ve büyük midye kabukları bulunan.
Koordinat: | 49.359336, 0.068461 |
Rotamız: | Trouville-sur-Mer – Deauville: 2 km: 4 dakika |
Seyahat önerimiz: | Deauville Amerikan Film Festivali'ne katılan eski yıldızların isimleriyle etiketlenmiş plaj kabinlerinde fotoğraf çekimleri seyahat planın parçasıdır. Ve tabii ki deniz tarağı arayışı. |
Saint-Ovin'deki konaklama
İneklerin ve samanlığın hemen yanındaki bir çiftlik evinin çatı katında konaklamak bize cazip geldi. Yatak temiz olmasına rağmen bizim için bir hayal kırıklığı oldu: dik merdivenlerde kafanızı vurmamak için eğmek, ev sahiplerinin mutfağından gelen ve ertesi gün de çıkmayan keskin yemek kokuları, mutfak çekmecelerindeki kırıntılar.
Rotamız: | Deauville – Saint-Ovin: 160 km: 2 saat |
Seyahat önerimiz: | Hayır! |
Gün 6
Mont-Saint-Michel (öğleden sonra)
Seyahatimizi sonlandıran Mont Saint Michel olacaktı. Bunun için 2 gün planlamıştık. Sabah erken saatlerde gitmek istiyorduk, ancak öğleden sonra gidebildik, üstüne üstelik oraya varışımız bizi ilk başta biraz zorladı.
Arabalan gittik ve park yeri için otopark tabelalarını takip ettik (koordinatlar 48.612187, -1.504936). Dil eksikliğinden dolayı levhalarda yazılanı anlıyamadık öylece hangi park yeri neye yönelik olduğuna şaşırdık ve bir anlık şaşkınlık yaşadık, ama sonunda doğru park yerini bulduk.
Park yerleri ücrete tabi ve sezona göre yaklaşık 10 - 15 € tutarında. Ama bu ücrete adaya servis transferi dahil, çünkü Mont Saint Michel yaklaşık 3 km uzaklıkta. Servisler 760 m uzunluğundaki düz bir köprü üzerinden her 10 - 15 dakikada bir adaya ziyaretçi götürüp getiriyor.
Sonunda Mont Saint Michel'in kapıların önüne vardık. Eski yerleri severim, derin bir nefes alırım, gözlerimi kısa bir süre kapatırım, gürültünün benden uzaklaşmasını beklerim ve sonra o yerin kokusuna konsantre olurum. Mont Saint Michel önü deniz kokuyor, duvarlarına yaklaştıkca ama batak, biraz da küf kokusu karışıyor.
Bu benim hayal gücüme ve bazı okuduğum tarihi bilgileri dayanan bilincim olabilir, ancak bu tür eski yerlerin tarif edilmesi zor ama elle tutulabilir bir albenisi var sanki. Sonra da "2500 yıl öncede mi burası özel bir yerdi?" ya da "Bunu inşa etmeyi nasıl başardılar?" veya "Buranın kaç ismi vardı?" gibi başka yerlerdede aklıma gelen sualler ortaya çıkıyor.
Geçmişte buranın adı Mont Tombe idi. Bir varsayıma göre Kelt güneş tanrısı Belenus'a adanmış çok tanrılı tapınak olabilir. Ancak her şey kayanın üzerine inşa edilmişken burada arkeoloji kazı nasıl yapılabilir? Reddedilen bir varsayım olmasına rağmen, ben buranın binlerce yıl önce insanlar için ilginç bir yer olduğunu var sayabiliyorum. Ne de olsa avrupa hristiyanlığı tarihinde çok sık olarak pagan kültürlerin yerlerini ele geçirip önceki izleri silmiştir.
Mont-Saint-Michel UNESCO Dünya Mirası olarak yaklaşık 966 yılında başlayan tarihi için listeye alınmıştır, yani Benedikten tarikatına devredilmesiyle. Hıristiyan tarihi kökeni ama bir efsaneye göre Avranches'lı Piskopos Aubert'in rüyasında baş melek Mikail'i görmesine dayanır. Bu rüya 708 yıl civarında burada bir mabet inşa ettirmeye neden olmuştur.
Yeni manastırın 11. yüzyılda inşa edilmesiyle birlikte, bugünün silüetini önemli ölçüde şekillendiren temel taşı o zaman atılmıştır. Tamamlanması üç yüzyıl sürmüştür. 1731 civarında Louis XV. manastırın bir bölümünü devlet hapishanesine dönüştürmüştür. Fransız Devrimi sırasında manastır tamamen hapishane olarak kullanılmıştır. Ancak 1863 yılında Napolyon III hapishaneyi feshetmiştir.
Kulenin tepesindeki ilk figür 1594 yılında yıldırım düşmesi sonucu yıkılmış. Ancak 1898 yılında heykeltıraş Emmanuel Frémiet tarafından tasarlanan başmeleğin parlayan altın figürünü tekrar dikmişler.
Manastırın tarihi hakkında yazılabilecek çok şey vardır elbette, ancak ben ne bir tarihçiyim ne de bu konuda bilgiliyim. Binalar olmadan, küçük kaya adasının yüksekliği yaklaşık 90 metre, binalarla birlikte 156 metre yüksekliğinde. 3,5 metre yüksekliğindeki Başmelek Mikail figürü bu 156 metreye dahil mi? Ziyaretçi için ise kısa mesafelerde metrelerce yüksekliğe tırmanmak ve çok sayıda merdiven çıkmak anlamına geliyor.
Bir yandan bu binalar kompleksin inşası için harcanan emek karşısında hayranlık duyduk ve gözümüzü alamadık. Öte yandan yollardaki çöpler ve köpek dışkıları bizi hayal kırıklığına uğrattı. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan bir yerden bunu beklemezdik. Ama yine de batan güneşin ışığında Mont-Saint-Michel'in büyüsü bizi esir aldı. Gün batımının ışığında Mont-Saint-Michel'i fotoğraflamak için tekrar tekrar durarak geri yürüdük.
Gün 7
Mont-Saint-Michel (sabah)
İkinci ziyaretimizde Mont Saint Michel'i sabahın ışığında, yani farklı bir ışıkta, deneyimledik.
Bir gün önce postanenin karşısındaki merdivenlerden çıktık, turumuzu saat yönünde yüreyerek başladık. Ancak bu sefer dümdüz devam ettik ve turistler caddesini keşfettik.
Her yıl buraya 1.500.000 ile 2.500.000 arası turist geliyor. Yüksek sezonda nasıl olduğunu hayal etmek epeyce kolay. Omuz omuza yürüyen insanlar - nüfusu 30'dan az olan bir kasabadaki kalabalık, gürültü, telaş. O halde burayı nasıl gezip görebilirsin?
12 metreye varan gelgit aralığıyla (gelgit mesafesiyle) Mont Saint Michel Körfezi, Avrupa'nın en güçlü deniz baskınına sahne oluyor. Bu doğa fenomeni surların tepesinden seyretmek eşsiz bir deneyim. Bir şeyi okumak başka, bir şeyi yaşamak bir başkadır.
Gelgit körfezi ne kadar hızlı ve nasıl ele geçirdiği bizi etkiledi ve hayrete düşürdü. Özellikle ekinoksta (gün tün eşitliğinde) su seviyesi rekor kırıp yükseliyor. Birde yılın diğer birkaç gününde Mont Saint Michel'in etrafı su ile kuşatılıyor, o zamanlarda köprüden bile erişim mümkün olmıyor. İşte o anlarda insanların birebir yaşadığı o tarihdeki eski Mont Saint Michel canlanıyor göz önünde, yani sığılaşmadan önceki hali.
Bu tabiat gösterisinden sonra döndük ve manastır girişine yol alan merdivenleri çıktık. Bilet gişelerinde hiç kuyruk olmaması bizi sevindirdi. Ancak yüksek sezonda, gişelerin önündeki uzun kuyrukları önlemek için biletleri önceden internetten satın almalısınız.
Neyse ki Mont Saint Michel için iki gün hesaplamıştık. İlk günümüzde zamanımızı yalnış değerlendirdik, çünkü keşfedilecek çok yer vardı. Bu nedenle manastırı ziyaret etmek için çok geciktik ve kapalı kapılar önünde kaldık. Böyle bir durumla karşı karşıya kalmamak için açılış saatlerini önceden öğrenip, ilk başta manastırı ziyaret etmenizi tavsiye ederim ve bunun ardından Mont Saint Michel'in geri kalan bölgelerini ziyaret edin.
Daha önce de belirtiğim gibi, manastırın tarihi hakkında yazılacak çok şey var, ancak başkaları bunu zaten yaptı. Bizim odak noktamız, burada yaşayan insanların rüzgârı, martıları, gelgiti nasıl hisettikleriydi. Bu manastırın sağladığı sessizlik ve ululuk, o dönemde keşişler için ince ipin üzerinde ruhaniyet ve yalnızlık arasında gelgit, mahkûmlar için bir umutsuzluk yeri olabilirdi.
Koridorlarda, odalarda nasıl dolaşıyorlardı? O zamanlar da bu duvarlar böyle küf ve rutubet kokuyor muydu?
Alev alev yanan ateşin dumanı bu devasa, insan boyundaki bacalardan nasıl yükseliyordu? Bu taş ve kaya denizinde onlardan yayılan sıcaklık yeterli miydi? Bunlar baca mı?
Rahipler yemek yerken konuştular mı? Yoksa izin verilmedi mi veya konuşmak istemediler mi? Yoksa ayrıcalıklı mahkumların oturduğu masalar mıydı? Masalar gerçekten göründükleri kadar eski mi?
Bu manastır o dönemde orada yaşıyan insanlara ne denli yuvaydı? Kendilerini Tanrı'ya ne kadar yakın hissediyorlardı? Yoksa yeryüzünde yaşan cehennem gibi miydi?
Koordinat: | 48.635773, -1.510907 |
Rotamız: | Saint-Ovin – Le Mont-Saint-Michel: 28 km: 30 dakika |
Seyahat önerimiz: | Kesinlikle, bundan kaçış yok, ancak yüksek sezon dışında. Mont-Saint-Michel'in UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde olması boşuna değil. |
Cimetière Pontorson
Mezarlıklar bir bölgenin kültürel bir parçası olduğu için beni meraklandırıyor. Mezarların şekli ve türü jeolojik bölgelerine uyum sağlar ve malzemeleriyle yapılır çoğunlukta. Adeta bir kültürden diğerine geçiş diyebiliriz. Bu yüzden seyahatlerimde özellikle eski mezarlıkları ziyaret etmeye çalışıyorum - elbette ki saygı çerçevesinde. Bu yüzden yeni mezarlardan okunaklı isimleri siliyorum.
Koordinat: | 48.555140, -1.506848 |
Rotamız: | Le Mont-Saint-Michel – Pontorson: 9 km: 15 dakika |
Seyahat önerimiz: | Herkese göre değil. |
Tavsiyeler
Çakıl taşı beraberinde götürmek
Kaymaktaşı Sahili'nin çakıl taşları koruma altındadır ve alınması yasaktır.
Dönel kavşak
Fransa'daki dönel kavşaklarla ilgili bir kaç tavsiye gerekir. Dönel kavşaktan ilk çıkışı kullanmak istiyorsanız, sağ sinyal ışığıyla kavşağı girin. Eğer üçüncü çıkışı kullanmak istiyorsanız, kavşağa sol sinyal ışığıyla girin ve ikinci çıkışdan sonra sağ sinyal ışığıyla çıkın. Alman sürücülerin alışması biraz zaman alabilir ama mantıklı bir uygulama.
Nakitsiz ödeme
Bir başka ipucu da kredi kartıdır. Kredi kartınızı yurt dışında kullanırken herhangi bir ücrete tabi olmamasına önem gösterin. Benzin veya park bileti gibi birçok şey nakit parasız kredi kartı ile ödeniliyor.
Fişler + prizler
Fransa'da soketler E tipindedir - iki kontak deliği ve bir kontak pimi. Bizim tanıdığımız iki kontak pimli normal yuvarlak Schuko fişin soketinde kontak pimi için açıklık yoktur. Bu nedenle, Normandiya'daki birçok yerlerde sorun olucaktır. Ancak C fişleri (Europlug, yassı dar fiş) ve F fişi (Schuko fişi gibi, ekstra kontak açıklığı olan yuvarlak fiş) uyar.
Açık hava çamaşırhaneleri
Normandiya'ya özgü bir şey mi, değil mi bilemem? Büyük marketlerde üstü kapalı açık hava çamaşırhaneleri var. Girişinde bir insan kuyruğu gördüğümüzde fark ettik ama ilk başta ne olduğunu anlayamadık. Biz market kuyruğu sandık ve ancak itinalı baktıktan sonra bunun çamaşır makina kuyruğu olduğunu fark ettik, şaşırtıcı. Neden? Belki biriniz bunu bize cevaplayabilir?
Bir yanıt yazın